HER GEÇEN GÜN GÜÇLENEN AHEF VE ORTAK AKIL

  • Görüntüleme: 428
  • 24 Kasım 2017

HER GEÇEN GÜN GÜÇLENEN AHEF VE ORTAK AKIL

Değerli Meslektaşlarım,

            Çok sesliliğin en güzel yanı düşünce zenginliğidir. Bir çok konuyu sanırım her açıdan tartışma olanağımız oluyor. Bir konuyu bizim kadar düzeyli ve üretken tartışan çok az sayıda örgüt vardır diye düşünüyorum.  AHEF'e  katkı veren tüm arkadaşlarıma gerçekten teşekkür ederim. Tartışmaların özü genel olarak hiç kaybedilmiyor. Herkes AHEF nasıl olur da daha güçlü olabilir? diye tartışıyor.  Tartışmaların sonucunda muhakkak kurumu ileriye götürecek, aile hekimlerini mutlu bir geleceğe taşıyacak bir neticeye ulaşılacak ve ortak bir payda elde edilecektir. Bir çok önemli konuda ortak akla ulaşmak gerçekten önemlidir; fakat bir o kadar da zor ve zaman alıcıdır.

            Bu konuda oluşturduğum fikirleri sizlerle paylaşmadan önce, bu güne kadar bireysel hırsların ve çıkarların bizi yönlendirmemesi ve birbirimizi suçlayarak yapıcılıktan uzaklaşmamış olmamızın önemini vurgulamak isterim. Yapıcı üslubumuzu bundan sonra da devam ettirmemiz çok önemlidir. AHEF büyüdükçe ve etkili oldukça destekçileri arttığı gibi, bu hazır gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyecek kötü niyetli odaklar da olacaktır. Bu yüzden dışarıya karşı yek vücut ve güçlü olmak için üslubumuzu muhafaza edip tartışmalarımızı ve fikir teatilerimizi bir kurumsal kimlik üzerinden gerçekleştirmeliyiz.

            Ülkenin içinde bulunduğu bu dönemde bir meslek örgütü olarak hiçbir şekilde siyasete karışmadan, tüm üyelerin mesleğe ait sorunlarına çözüm olmaya çalışarak, mesleğin gelişmesi ve top yekun başarısı için strateji oluşturarak ve hiçbir zaman bütünlüğümüzü kaybetmeden yolumuza devam etmeliyiz. Ancak büyük ve başarılı olmak gerçekten kolay değildir. Bu başarıyı sürdürebilecek en önemli etkenler birliktelik ve ortak akıl.  Beni korkutan bu gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyecek odakların birlikteliğimize zarar vermesi. Ancak şunu net olarak söyleyebilirim ki, çalışmak ve açık iletişim içinde olmak her zaman bizi güçlü ve birlikte tutacaktır.

            Gücümüzü ve birlikteliğimizi arttırmak için federasyon temsil tartışması önemli bir tartışmadır. Bu tartışmada çok farklı sesler ve görüşler ortaya çıkmaktadır.  Demokrasinin de en güzel yanı bu değil midir: çok seslilik, çok renklilik. Bu durum çok doğaldır ve çok güzeldir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır:  Ortak akıl, kaybedilmemesi gereken en önemli nokta. Sanırım temsiliyet konusunda tartışmanın odaklanması gereken yer burasıdır.

            Bu konudaki fikrimi sarih ve dürüstçe söylemek istiyorum. Yönetimde kimlerin olacağı ve ya  bu kadar hızlı büyüyen bir sivil toplum örgütünü kimin temsil edeceğinin hiçbir önemi yoktur, asıl önemli olan temsile aday olan bireylerin nitelikleri ve bu temsiliyetin nasıl yapacağıdır?

            Sevgili aile hekimi arkadaşlarım, etrafımıza baktığımızda ortak aklı oluşturma ve bunu bir yönetim biçimi olarak benimseme konusunda başarı gösteremeyen tüm kurumlar zaman içinde başarısızlığa ve temsiliyet zafiyetine uğramaktadır. Mesleğimizi temsil etmesi gereken önemli sivil toplum kuruluşlarının bu şekilde anılıyor olması beni gerçekten üzüyor. Keşke sadece bir görüşün hakim olduğu, mesleki kaygılar yerine farklı siyasi egemenliklerin oluştuğu sivil toplum örgütleri olmasaydı, bu örgütler hepimizin kaybıdır. Bu örgütlerin hataları gerçekten temsil ettikleri kitlelerin öncelikleri yerine, kendi içlerinde oluşturdukları küçük grubun önceliklerini ifade etmek ve ortak akıl yerine bir grubun görüşlerinin üstünlüğünü kabul etmek olmuştur. Sivil toplum örgütlerinin bir ideolojinin hegemonyasına girmesi onu asıl amacından uzaklaştırmakta ve hedefe ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Ben bu üzüntü duyduğum konunun ortak akıldan uzak yönetilen sivil toplum örgütleri için de düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.

            Burada asıl önemli olan ortak aklın kaybedilmesine etki edecek faktörlerdir.  Temsiliyet sürecine bu açıdan da bakmak istiyorum. Ortak akıl yerine bir grubun fikirlerinin ön plana çıkmasına etki edecek faktörler neler olabilir? Aşağıda bu olası faktörleri sıraladım; 

1. Baskın fikir faktörü: Bir konudaki fikirlerinin birbirine çok yakın olması nedeni ile kişilerin bir araya gelmesi ve diğer konularda da sadece bu fikirleri nedeni ile aynı fikirleri paylaşmak zorunda kalmaları 

2. Yakın temas faktörü: Tüm kitle içinde birbiri ile sık görüşebilen kişilerin kendi fikirlerinin karşıtı veya alternatifi olabilecek fikirlerden uzak kalmaları 

3. Benzer sorunlar faktörü: Tüm kitle içinde aynı koşullar içinde yaşayan kişilerin benzer sorunlara sahip olması ve diğer şartlarda yaşayanları algılamada veya önemsemekte sorun yaşanması 

4. Sosyal güç faktörü: Tüm kitle içinde sosyal yaşamın farklı araçlarını diğerlerine göre daha çok kullanabilen kişilerin kendilerinin daha çok önemsedikleri konuları daha yüksek sesle ifade edebilmeleri 

5. Koltuk hırsı faktörü: Yöneticilerin tüm kitle içinde kendisine daha çok oy getirecek “yakın örgütlü” kitlenin görüşlerini daha çok önemseme eğilimi göstermesi 

6. Dış güçler faktörü: Bir grubun yakın olma ve sosyal yaşamın mecburiyetleri nedeni ile kurum dışı farklı güçlerin etkisinde kalarak kitlenin gerçeklerinden uzaklaşması 

            Bütün üyelerin yönetime katkı vermesi çok önemlidir. Eğer bir kurum yönetilirken sadece yönetimdekiler faaliyette bulunacaksa diğer üyeler “bana ne ben işimde gücümdeyim” havasında olacaksa bu bizi ileriye götürmez. Tabiri caizse kaptansız bir gemideyiz ve bu geminin rotasını sadece geminin güvertesindekilerin görüşleri tayin ediyorsa yani ortak akıl oluşmamışsa gemiyi yolda batma riski ile karşı karşıya bırakırız diye düşünüyorum. O yüzden yönetimde bulunulsun ya da bulunulmasın ama tüm üyelerin katılımı ve sonuçta ortaya çıkan ortak akıl bize doğru yolu gösterecektir.

            Ben ortak akla güveniyorum, açık iletişime inanıyorum, mesleki birlikteliği her şeyin üzerinde görüyorum, tüm arkadaşlarımın kurumsal başarıyı öncelediğini düşünüyorum ve AHEF’in hep hepimizin AHEF’i olarak kalmasını istiyorum.

            Sevgili arkadaşlarım, çok sevdiğim ve saydığım bir hocamın sürekli hatırlattığı bilimin yolsuzlukla ilgili bir formülü var; (Yolsuzluk=Tekel+İnisiyatif-Denetleme). Sanırım bu formül bize hiçbir zaman bir konuda tekel olmamak gerektiğini açıkça ifade ediyor. Ben yolsuzluk formülünün ortak aklın asıl düşmanı olduğunu düşünüyorum.

            Günümüzde geçerli olan yönetim anlayışı, insanların siyaseti doğrudan biçimlendirebildikleri ve karar alma mekanizmalarına doğrudan müdahale edebildikleri bir anlayışı kabul etmektedir ve bu ölçüde yönetimler demokratiktirler. İnsanların demokrasiye doğrudan katılımı; yetki ve sorumluluğun paylaşımı, yetki ve sorumluluk sahibi olan insanların şeffaf ve hesap verebilir olması, hiyerarşinin ve lider sultasının ortadan kaldırılması esasları üzerine kuruludur.

            Demokratik yönetim anlayışı, demokrasinin kökleşmesi için tabanın yönetime katılımının arttırılmasını ister. Tabana dayanmayan, tabanı yok sayan bir temsili demokrasi anlayışı, o tabanı oluşturan insanların demokrasiye yabancılaşmasına yol açar. Gücün ve servetin belli merkezlerde veya tekelde yoğunlaştığı eski yönetim anlayışı antidemokratiktir ve yolsuzdur. Bu anlayış karar alma mekanizmalarına katılımı azaltır, seçme hakkını kısıtlar; dolayısıyla benim oy oranım fazla, benim servetim fazla anlayışı adı demokrasi olan fakat uydu yönetimlerle yönetilen ilkel totaliter yönetim biçimlerinden farklı bir anlayış değildir.

            Çoğunlukçu, çok sesli, çok renkli ve eşit temsile dayanan demokratik yaklaşım, özgürlüklerin ve farklılıkların tanınmasını, herkesin kendisini ifade etmesini ve huzur ortamını sağlayacaktır. Tabanın çeşitliliğe sahip olması, demokrasinin farklı köklerden ve farklı kaynaklardan beslenmesi anlamına gelir. Çok seslilik ve çoğulculuk, farklı sorunların ve farklı görüşlerin güvencesidir. İnsanın özgür olmadığı, belirli bir gücün veya grubun fikirlerinin ifade edildiği hiçbir yapı veya yönetim anlayışı demokratik olamaz. Özgürlükleri kısıtlayan ve farklılıkları baskı altına alan her yaklaşım, ortak akıl için tehdit oluşturur.

            Yukarıda yazdıklarım ve saydığım 6 faktörün hepsi ortak akıl açısından tehdit oluşturuyor ancak 6. faktör özellikle kurum dışı güçlerin bir grup üzerindeki etkisini vurgulamak açısından önemli. 

            Hiçbir siyasi kaygı ve ideoloji bizi hedefimizden yani toplum sağlığı ve aile hekimlerinin geleceği prensibinden saptırmamalı. Buna izin vermemeliyiz. Bizi tehdit edecek, kurumsal gerçeklerimizi ve sorunlarımızı unutturacak farklı gündemler oluşturulmasına izin vermemeliyiz.

            Üslubumuzun kalitesinin ve ortak akılla hareket tarzımıza devam ettireceğimize dair güçlü inancımı tekrar ederek tüm AHEF ailesini selamlıyorum. Hepimizin AHEF’i için açık iletişime devam etmek dileğiyle…

                                                                                                   Sevgi ve Saygılarımla

                                                                                                                                        Dr.H.Şenol ATAKAN

Aksaray Aile Hekimleri Derneği 

                                                                                                                                                                          Yönetim Krl.Başkanı

PAYLAŞ: